ABS fren seçeniğinin eklenmesiyle dünyanın en iyi motosikletleri arasında kabul edilen Kawasaki Ninja 300 bu yıl imzalanan kültürel ve ticari işbirliği çerçevesinde uluslararası basının ilgisini çekti. Kendisinden bir önceki modele göre oldukça gelişkin ve yararlı olan bu motor geçen sene Kawasaki’nin çıkardığı Ninja 250R modelinin yerini almıştır.
Onda denk gelebileceğiniz temel motor özellikleri buna da eklenmiştir. Ayrıca bu motor yaklaşık 170 kilogramlık bir ağırlığa sahip olmasıyla da dikkat çekmektedir. Alıcıları renkli renkli olduğu için kendisinin üretiminde de renklendirme yoluna gidilmiştir. Bazı motor üreticileri bilhassa son zamanlarda dikkat çeken bu motor üzerine üretimde yaratıcılık ve kültürel miras bizim vizyonumuzun harekete geçirilme sürecinde büyük rol oynamaktadır diye belirtti.
Buradan şunu anlıyoruz ki üretimde sadece başka üreticilerin ne yaptığını, dünyanın hangi şeyleri takip ettiğini bilmek yetmiyor. İşin asıl mühim kısmı bu bilgilerimizi üretimimizde kende kültür ve beğenilerimizle birleştirmek. Zira üretimlerimizle kültürler arasında kurmak istediğimiz köprüler, kültürel değişimi özendiricilik ve yaratıcı doğanın beslenmesi adına da emsal teşkil etmektedir.
Ancak bu çerçeveler doğrultusunda ürünlerimizi belli bir akış içerisine yerleştirirsek satışlarımızda istediğimiz rakamları yakalamak bir kenara dursun geleceğin incisini sokaklara taşıyabiliriz. Bu da bize ya da diğer motor sevdalılarını her geçen gün daha da umutlandırmaktadır. Motor kültürel bir yatırımdır. Üreticiler için kültüre yatırım yapmak en azından bizim gibi ülkeler için, uzun süredir belli bir tercih meselesi değil. Zira bundan ziyade ekonomisini dönüştürme yolundakiler için adeta bir zorunluluktur.
Civarımızdaki motor üretici ülkelerde, kültür yoluyla yaşanılan kentsel dönüşümün özellikle üretim üzerinden yansımalarını gözlemlemekteyiz. Bu öyle bir durum ki bazen motor üretimlerinin ve satışlarının bu tipten bir yaklaşım çerçevesine nasıl girdiğini kendi kendinizi sorgularken bulabilirsiniz lakin üretimlerin kalbinin attığı her yerde bu türden bir iletişimin gerçekleştiği gözardı edilemez.
Bundan dolayı bunun ve bu tip meselelerin son derece önemli olduğuna inanıyoruz. Nitekim üretim, ticaretin taşıdığı markalaştırma potansiyeli bakımından dikkat çekiyor. Üretimin ülkeleri markalaştırma üzerindeki etkisinin yanı sıra, kurumların kendi markalarına üretim üzerine kattığı değer de yadsınamaz.