Doğu’nun Efes’i DARA Antik Kenti, Pers Kralı III. Darius’un (MÖ 336-330) Büyük İskender’e (MÖ 336-323) karşı yaptığı savaşta öldüğü yerin, sonrasında Dara olarak adlandırıldığı ve Dara isminin kökeninin buraya dayandığı varsayılmaktadır. Dara isminin kökeni hakkında 13. yüzyıl Süryani tarihçisi Abu’l Farac (Bar Hebraeus) şu şekilde bahsetmektedir:
“Hellen Kralı Büyük İskender ile Pers Kralı Darius burada savaşmış ve Darius burada ölmüştür. Bu nedenle de buranın ismi Dara’dır.”
Dara Antik Kenti kuruluşu hakkındaki en eski kaynak, M.Ö. 1. yüzyılda yaşamış olan Gnaeus Pompeius Trogus’un yazıtlarıdır.
Dara Antik Kenti Yukarı Mezopotamya’nın’nın en önemli yerleşim yerlerinden birisidir. İmparator Anastasius’un (491-518) girişimleriyle 505 yılında, Doğu Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırını Sasanilere karşı korumak için askeri amaçlı bir garnizon kenti olarak kurulmuştur.
Dara, Doğu Roma İmparatoru Anastasius tarafından Garnizon kent olarak seçilmiş, M.S. 503-507 yılları arasında burada inşa faaliyetlerine başlanmıştır. Anastasius, kurduğu bu şehre kendi ismini (Anastasiopolis) vermiş, Mezopotamya bölgesinin yönetim ve idare merkezi yapmıştır.
Romalılar için önemli askeri bir garnizon olmasının yanında, kuzeyde Karadeniz kıyılarından Kafkasya’ya, güneyde Basra Körfezi’nden Doğu Akdeniz kıyılarına uzanan en iyi ticaret yolları ile kültürler arası alışverişin bağlantı noktasında yer almasıyla da önemli bir yerleşimdir.
Kaya içine oyulan yapılardan oluşan Kent içinde kilise, saray, çarşı, zindan, tophane ve su bendi kalıntıları halen görülebilmektedir. Yapılan kazı çalışmalarında şehirin ancak %5’i gün yüzüne çıkarılabilmiştir.
Mardin’in 30 km güneydoğusunda, Nisibis’in (Nusaybin) 20 kilometre batısı, Suriye sınırına yaklaşık 8 kilometre mesafede yer alan Dara, coğrafi olarak Mezopotamya Ovası’nın bitip Tur Abidin Dağları’nın başladığı yerde bulunmaktadır.