Kamp Yapmak ile Piknik Yapmak Karıştırılıyor

kamp-yapmak

Kamp yapmak : yurdum insanı bu eylemi sıklıkla piknik yapma eylemiyle karıştırıyor. sessiz sakin, tabiat ile uyumlu, para harcamadan (en az harcamayla) kafa dinlemek isteyen insan sayısı bir hayli az. son dönemde decathlon sayesinde, otele para vermektense çadır alıp başkalarına kampı zehir etmeyi tercih eden bir güruh türedi. bunun yanında, kamp kültürünü alkolle bir tutan , açık havada eşek gibi içip sabaha kadar gürültü yapan hayvanlar da mevcut.İnsan gibi içene lafımız yok. bu hayvanattan uzakta, nebatla, tabiatla iç içe, sabahtan akşama kadar hiçbir şey yapmadan malak gibi yatmak, kitap okumak, kuş seslerini dinlemek isteyen varsa, bundan sonraki kısmı okuyabilir. , ex-otelciler, gerikalmayayımcılar, mangalcılar bekleme yapmasın.

öncelikle, kamp olayının özü tabiatla buluşmaktır. dolayısıyla, kamp alanları bu işin akvaryumudur. akvaryumun nasıl temizliğe, ilgiye ihtiyacı varsa ve asla doğal hayatla bir tutulamazsa, kamp alanlarında çadır atmak ile ormanda/yaylada çadır atmak bir tutulamaz. dahası, kamp alanı dediğin, “at sahibine göre kişner” atasözünün uygulamasından ibaret. temizlik, tertip, uyum vs. tüm hususlar öznel ve işletmeciye bakar. o yüzden rahatlıkla söyleyebilirim ki, kamp alanlarının birçoğu, size dikenli telle çevrilmiş, nispeten güvenli bir çadır alanı ile pis bir tuvaletten ötesini vadetmez.

güvenlik kısmı da tartışmaya açıktır. zira, dışarıdan gelen tehlike kısmen bertaraf edilse dahi, kamp alanına sızmış hayvanattan(iki ayaklı olanlar) sizi koruyacak bir sistem mevcut değil. eğer işletmeci ortama hakim değilse, müşteri profilini ölçme değerlendirme işini adamakıllı yapmıyorsa, yalnızca paraya odaklı ve geleni buyur eden bir tipse, o kamp alanı güvenli değildir. hatta çatışma riski de mevcuttur. işletmecinin uyarmadığı hayvanatı siz uyarırsanız, o noktada gerilim başlar. bu tip kamp alanlarına gidip de gerilmeyin. bunlara para da kazandırmayın. iyi kamp alanı bulmak oldukça zor. benim saptadığım bir iki tane var fakat müşteri profilinin gün geçtikçe bozulduğunu müşahade ettim. google sağolsun, çekirge sürüsüne konum bilgisini sağlayınca, istila başlıyor. kafa dinlemek için gidilebilecek, temiz, tertipli, müşteri kitlesi nitelikle kamp alanı bulmanız çok zor. bulursanız da sağda solda, özellikle sosyal medyada reklamını yapmayın. bu işi layıkıyla yapan kimse, para pul kazanma heveslisi değildir.

insandan uzak, tabiatla iç içe kamp yapayım diyenler için en büyük sorun güvenliktir. hayvanlardan bahsetmiyorum. ayı, kurt falan zaten insan kokusu duyduğunda kilometrelerce öteden uzuyor. kuduz veya açlıktan ölme raddesinde değilse, bu hayvanlar insana ilişmez. yatırım tavsiyesi değildir diye ekleyeyim. * güvenlik endişesini yaratan, yine insanoğlu. şahsen, yalnız veya yanımda bir kadınla, eşimle, çocuğumla, türkiye’de herhangi bir ormanlık alanda, yerleşimi olmayan yaylada kamp yapmam. yapacaksam da, en az iki üç çadır kuracak şekilde, kafa dengi tiplerle yaparım. olur da kafaya koyarsam, kesinlikle yol kenarından uzakta, civardan geçenlerin göremeyeceği bir alana çadırı atar, aracı da mümkün mertebe ormana saklarım. bunları okuyanlar abartılı bulabilir. tecrübelerim ve duyduklarımdan, öğrendiklerimden çıkarımım bu şekilde. keşke müthiş güvenli bir ülkede yaşasak, bu güzel coğrafyanın her yerinde yıldızları seyrederek uyuyabilsek. pek mümkün değil.

çok kalabalık bir ülkede yaşıyoruz. üstelik, insanlar istilacı bir zihniyete sahip. göçebe kültürü müdür artık neyse, krater gölünde çay ocağı işleten köylüyle karşılaşmak mümkün. yaylaya çıkıyorsunuz, oradan biri selamunaleykum diye bağırıyor, ormanda hafif bi düzlük varsa, bakıyorsunuz biri hayvan otlatıyor. yıllardır geziyorum, bakir orman falan kalmamış. en son gölcük tarafında ormanın içinde bir kazı alanı gördüm. orman da epey sık, yürümek bile zor. defineciler kazmış, muhtemelen bir şeyler de bulmuş. lahit gibi bir şey vardı. neyse, konu dağılmasın. insan her yerde. götü kollamak lazım. ya dolu gezeceksiniz ve tedbirinizi alacaksınız ya da risk alacaksınız. sonuçta gittiğiniz yerde telefon çekmeyebilir, acil bir durum ortaya çıkar, kötüniyetli kimseler olabilir. bunları gözardı etmemek lazım. şimdi birileri çıkıp “anadolu insanı” martavalı okumasın.o prototip yok artık.

benim tercihim, kafa dengi birkaç kişiyle, üç dört çadır kurup uçsuz bucaksız ormanda kamp yapmak şeklinde. bugüne dek en çok keyif aldığım kamplar hep bu şekilde oldu. kamp alanlarındaki o sıkış tepiş ortam bana uymuyor. kendimi yatay bir apartmanda evcilik oynuyormuş gibi hissediyorum. kesin bir iki dangalak çıkıp keyfimi bozuyor. bira içip sabaha kadar böğüren tipler falan, kalsın. hiç gerek yok. kafa dengi birkaç kişi bulun, gidip kendi obanızı kurun. hem güvenli hem keyifli. kamp alanı ücreti falan da yok. o paraya da kamp ateşinde pişecek et ve sucuk alırsınız.

ekipman işin en kolay kısmı. bilmeniz gereken en temel şey, bir ekipmanı her mevsimde kullanmanızın mümkün olmadığıdır. kamp işini yazın mı yapacaksınız, kışın mı. önce buna karar verin. kışın kamp yapmak sağlam g.t isteyen bir etkinlik olduğundan, yazın ve sıcak bahar aylarında kamp yapacağınızı varsayıyorum. yazın kamp yapacaklar için decathlonun “güneşi içeri almayan” kumaşlı güzel çadırları var. kullandım, gayet sağlam, işlevsel. su geçirmiyor. güneş doğduktan sonra çadır gölgedeyse, sıcaktan ve ışıktan etkilenmeksizin 10-11’e kadar uyumak mümkün. çadır alırken, kaç kişi kullanacaksa, çadır boyutunu +1 ekleyerek seçin. rahat edersiniz. mat işini boş verin. rahat uyku için şişme yatak elzem. toplam kurulum en fazla yarım saat sürer. bu öneriler, ekipmanı arabada taşıyacak kimseler için geçerli. sırt çantası, motosiklet vs. için uygun değil. ayrıca uyku tulumu almanıza gerek yok. yazın o tulumu nadiren kullanırsınız. alın bir battaniye, bir iki tane de polar, keyfinize bakın. üç gün kamp yapacaksınız diye, decathlonda kamp reyonunu satın almayın.

süpermarketlerde satılan tek katmanlı çadırlardan almayın. marmot, ferrino, husky, tnf gibi markaların çadırlarına bi dünya para vermeyin. decathlon iyidir. fiyat performans konusunda rakipleri yok.

çadır işini abartıp 3+1 bağımsız salon çadır alanları görüyorum. ben bunlara yazlıkçı çadırı diyorum. akyaka orman kampında bunlardan bolca görebilirsiniz. bu arada, daha evvel gitmediyseniz, kesin gidip görün. avatar köyü gibi bir yer. dışarıdan bakınca orman, içine girince çekyatlı, buzdolaplı, televizyonlu bir kamp medeniyeti görüyorsunuz. enteresan ayrıntılar mevcut. neyse, bu yazlıkçı çadırları, kamp olayına aşina değilseniz, heves edip almayın. gereksiz pahalı ve her zaman kullanmak mümkün değil.

En zaruri ihtiyaç: mevsime uygun çadır. gerisi tamamen zevk, bütçe, keyif meselesi.

Alıntıdır: Facebook kamp keyfi

Yazı gezinmesi

Mobil sürümden çık