İşe gider-gelirken, özellikle de tek kişi olduğumuz zamanlarda gereksiz ve hatta masraf olarak düşündüğüm bu dört teker ısrarını hala anlamış değilim. İnsanlar özellikle de İstanbul gibi trafiğinden şikayetçi olduğu kentlerde neden ısrarla araçları ile trafiğe tecavüz etmek zorundalar.
Araç yerine altınızda 250’lik veya 300cc’lik bir motosiklet ile o yoğunlukta aralardan akıp gidebileceğiniz ve hatta 2 saatte varacağınız yere yaklaşık yarım saatte seyahat edasında varabileceklerinden haberdar değiller.
Bakkaldan ekmek almaya bile araba ile gittiğimiz bu günlerde motosiklet kullanmaya alıştırmalıyız kendimizi.
Kısa bir anım var bu konuda, Balat civarından Eyüp, haliç sonrada Taksime çıkmayı planlıyorum. Bir araç o kadar sıkıştırmış ki yolu geçemedim, yanında durdum mecbur, adam kornaya bastı, iki dakka bekle kardeş dedi. Dikkatimi Arabanın arkasındaki Ninja 250r çıkartması çekti. Hayrola dedim, sağ tarafa park etti, ben hala adama bakıyorum.
Bun benzer bir sticker vardı, tek eksiği 250r yazmıyor benimkinde, nereden bulduğunu bilmiyorum
Adam park edip arabadan çıktı yanıma geldi, arkama bindi “sormayı unuttum nereye gidecektin” dedi. Taksime dedim, heh bu süper oldu. Kalsın orada lanet araba, beni de atıver sana zahmet dedi. Giderken arabaya lanet ettiğini, aptallıktan başka birşey olmadığını tekrarladı, o bir kaç şey anlatana kadar Taksime geldik, indi. Allah razı olsun dedi ve uzaklaştı.
Yani bu kısa hikayemde “arabadan in motora bin” cümlesini tekrar ederken arada kendi adını söylemeyi unutmayan Hikmet adındaki bu adamın tahminen kendi sürmekten korktuğu için motora binmediğini tahmin ediyorum.
Hayat kısa yolda harcanacak kadar ucuz değil, motorla zaman kazanın.